Yaptıklarım

Neler Yaptım?

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu olup, Yaratıcı Drama yüksek lisansı yapmaya kalkışmış bir eğitmenim.

Çünkü neden olmasın?

2005 yılından beri drama öğretmenliği yaptım; amatör olarak tiyatroyla ilgilendim-oyunlarda rol aldım, oyunlar sahneledim; tangoya ve yogaya gönlümü kaptırdım; kitap çevirdim; kurumsal eğitimlere kaydım; oğlum Can’ı dünyaya getirdim; resimli çocuk kitabı olan Bir Armadillo Hikayesi’ni yazdım; hastalıklarımı beslenme düzenimi değiştirerek yendikten sonra beslenme üzerine eğitimler almaya başladım; @alkalioldumbenanne’yle kalabalıklara karıştım; Adsız Alkalikler’i kurdum; sağlıklı yaşam/mutfak atölyeleri düzenledim ve ömrüm boyunca “sevdiğim işi yapıyorum, bir de üstüne para veriyorlar” hissini kaybetmeyecek şekilde çalışmayı düstur edindim. Migros İyi Gelecek Elçileri projesinde yer aldım. Hurom Türkiye ortaklığıyla İstanbul-Ankara-Bursa-İzmir ayakları olan onlarca atölye düzenledim, farklı firmalarda yüz yüze ve online kurumsal eğitimler verdim.

Adsız Alkalikler adını verdiğim uzaktan takipli eğitim programı ile 2,5 yılda 1.300’ün üzerinde katılımcının hayatına dokunup, onların dönüşümlerine ve yaşam kalitelerinin artmasına katkı sağladım. Nisan 2021 itibarıyla Adsız Alkalikler yerini, katılımcıların yemekle sağlıklı bir ilişki kurmalarına, yeme alışkanlıklarına dair farkındalık kazanmalarına, dönüşümün bütünselliğini kavramalarına yardımcı olmayı hedefleyen Dönüş Kulübü’ne bıraktı.

İyiliğin ve sağlığın bütünselliğine, beslenmenin sadece boğazdan geçen gıdalardan ibaret olmadığına inandığımdan, MBSR (Farkındalık Temelli Stres Azaltma), Yüz Yogası ve Yoga Uzmanlık Programı gibi eğitimler almaya yöneldim. Meditasyon, yoga, nefes vazgeçilmezlerim oldular.

Hayatımda açılan yeni sayfada yeme psikolojisi üzerine çalışmaya başladım. Institute for The Psychology of Eating’de Marc David’in öğrencisi olarak kapsamlı bir eğitimi tamamlayıp, 2020’den bu yana Mind Body Eating Coach olarak sezgisel beslenme ve yeme psikolojisi konularını da dönüşüm programlarıma, eğitimlerime dahil ettim.

Institute for The Psychology of Eating web sitesinde yer alan sayfamı incelemek isterseniz tıklayınız.

Bedenin bilgeliğine saygıyla…

``Simurg bir masal kuşudur.``

Logomun Hikayesi

Şirketimi kurduktan bir süre sonra kurumsal kimliğimi perçinleyecek bir logo arayışına girdim. İlk başta, klişelerin ortasında boğulup, hiçbir denemeyi içime sindiremeyince aramayı bıraktım. Sonra bir sakinleşip, “kendine gel Gözde” dedim, “düşün, tek bir figürle kendini, hayata bakışını, yaptığın işi anlatmak istesen bu ne olurdu?” O an kafamda şimşekler çaktı. Yıllar önce enseme tüyünü çizdirdiğim, kendini aramanın simgesi olan o mitolojik varlık; alevlerin arasında yok olurken küllerinden doğan efsanevi kuş…

Feniks, Simurg*, Anka.

Hayatım boyunca hep “bitti” dediğim yerlerde silkinip, daha kuvvetli şekilde ayaklandım.
Hastalıklarım şifaya, üzüntülerim mutluluğa, sıkıntılarım huzura giden yolları açtı hep.
Ne vakit alevlerin ortasında kavrulsam, bildim ki bu benim için yeniden doğuş demekti.

Hiç sekmedi, her defasında daha dirayetli, daha bilge, daha doğru bir ben çıktı küllerin içinden. Her şerde bir hayır vardı hakikaten.

İşimi yaparken gördüm ki, benim misyonum, küllerinden doğmak isteyip de, alevlerin arasında çırpınanlara yardım eli uzatmakmış meğer.

Onların dönüşümlerine ışık tutmak, aşmaları gereken zorlu vadilerde yanlarındaki destek, kendilerine yaptıkları bu yolculukta onlara yoldaş olmakmış.

Dönüşümden haz alan, yolculuğun tadını çıkarmanın peşindeki tüm simurglara selam olsun.

Yola düşmeye hevesli, ama biraz da endişeli olanlarsa, ilk adımı belki de şu an atmışlardır.

Çünkü neden olmasın?

* Simurg bir masal kuşudur.
Kuşların sultanıdır.
Kaf Dağı’nın ardında yaşar.
Efsaneye göre, kuşlar sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün.
Yol uzun, yolculuk zorludur.

Aşk Denizi’nden geçerler,
Ayrılık Vadisi’nden uçarlar.
Hırs Ovası’nı aşıp, Kıskançlık Gölü’ne saparlar.
Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalar, kimi Ayrılık Vadisi’nde kopar sürüden.
Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle.

Yolculuk bittiğinde, Kaf Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir.
Sultanları Simurg’u bulamazlar orada.
Sonunda sırrı, sözcükler çözer:
Farsça si otuz, murg ise kuş demektir.

Kalan 30 kuş anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir.
Ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.

Can Dündar, 2002