Hem hesabı ilk açtığım zamanlarda yaptığım bir paylaşımı yineleyerek, hem de sizleri 80’lere götürerek tbt inşepşını yapıyorum. Buyurunuz… Fotoğrafta da görüldüğü üzere, henüz çocuk yaşta, gerek stilimle (dönemin imzası yüksek belli, ucubik renkli kot eteğimin göbek üstünden bağlanan gömleğimin ve elegan terliklerimin bütünlüğü), gerek minyon yapımla (gıdık-yanak-göbek) “adeta bir leydi!” cümlesi gölgemdi. (@hihieved’e selam olsun) Sonrasında da durum değişmedi. Grup…
Dün Can arabada uyuyunca, fonda İlhan İrem, Zerrin Özer, Ayşegül Aldinç’le turladım sevdiğim yerleri. Meğer Bursa benim için ne çok şeymiş. Mahalle arasında binilen bisikletmiş; okul çıkışı pastaneden alınan kokoymuş; inşaatın birinci katından kuma atlamakmış; stadyumda “23 Nisan’a çıkmak”mış; sokaktan gelen “simiiitçiiee”ymiş; pencereden sallanan sepetmiş; TOFAŞ-Oyak Renault basketbol maçlarıymış; Çiçek Izgara kuyruğuymuş; dedemin çarşıdaki dükkanıymış; Altıparmak @uzaypastanesi’nin karton çantasından çıkan Mabel’miş,…
Kendime yazdığım doğumgünü notunda (bkz. ona küçük sürprizler yapın), değişip dönüştüğümden dem vurmuştum. Bilen bilir, tatlı benim yumuşak karnımdı. Düşkünlük, aşk, tutku bu bağı tasvir etmekte yetersiz. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duygu yoğunluğuydu diyeyim. Mesela kafam kadar tahinli-cevizli-vişneli çöreğin yanında dondurmalı sahlep içebilmekti. Annemin komşulara dağıtmasına fırsat vermeden, birkaç saatte aşure tenceresinin dibini görmekti. Gece vakti evde hiçbir şey yoksa,…
“Korktuğun zaman bil ki, korku da cesaret de aynı çemberin parçalarıdır. Bil ki çember senin içindedir. Demek ki, korkak olduğun kadar cesur olabilirsin. Ne kadar derine düşersen düş, bir o kadar yükseğe çıkabilirsin. Çemberi hatırla. Korkuya tosladığında, felakete uğradığında, çukura düştüğünde tek yapman gereken çemberde geri geri yürümektir; ta ki zıt parçaya ulaşana dek…” Elif Şafak, Şehrin Aynaları. Hayattaki iddialarımdan…
Ruh hastası olduğum bazı konular var. Anı biriktirmek, yazmak, istatistik, simetri, kayıt tutmak bunların ağa babaları. Hal böyleyken, elime geçtiğinde ölümcül olabilecek şeylerin başında “bebeğimin ilk yılı” defteri geliyor. Bilenler bilir, bu defterler ilk çocukta, 1-2 icir bicir yazıldıktan sonra kenara atılan şeylerdir. Hormonları allak bullak, uykusuz, süt-çiş-kusmuk-salya deryasında balık olmuş bir Gözde’nin bu defterle neler yapabileceğini ne siz düşünün…