Hem hesabı ilk açtığım zamanlarda yaptığım bir paylaşımı yineleyerek, hem de sizleri 80’lere götürerek tbt inşepşını yapıyorum. Buyurunuz…
Fotoğrafta da görüldüğü üzere, henüz çocuk yaşta, gerek stilimle (dönemin imzası yüksek belli, ucubik renkli kot eteğimin göbek üstünden bağlanan gömleğimin ve elegan terliklerimin bütünlüğü), gerek minyon yapımla (gıdık-yanak-göbek) “adeta bir leydi!” cümlesi gölgemdi. (@hihieved’e selam olsun)
Sonrasında da durum değişmedi. Grup fotoğraflarında istediğim kadar eğilip büküleyim, benirikıyımımnoktanet.
Hiçbir zaman “evlendiğimde 48 kiloydum,” ya da “ben kızken belim şu kadardı” diyen teyzelerden olamiyciim-zira en son ilkokulda 48 kiloydum.
Ama en azından, klasik Türk teyzesi boşvermişliğiyle karın ve bel çevresindeki yağlanmanın taşıdığı riskleri (kalp hastalıkları, felç, Tip 2 diyabet, osteoporoz, demans, alzheimer, kolon kanseri, metabolik sendrom) gözardı etmeyeceğim.
O doğumdan sonra gitmeyen göbeklerin de, en son, evlenirken “şu kadar”cık olan kayıp bellerin de çözümü hafif ve erken akşam yemeğinde.
Dr. Ayşegül Çoruhlu der ki; “melatonin ve büyüme hormonunun düzgün salgılanması için insan türünün akşam yemeği yememesi ve gece 23.00’te yatması gerekir. İdeali 8 saatte iki-üç öğün yiyip, 16 saat sistemlerimizi dinlendirmemizdir.” Ecnebiler buna “intermittent fasting” (aralıklı oruç) diyor. Bu sistemle ilgili daha ayrıntılı bir paylaşım yapacağım (yapmadı).
“Neaa, 16 saat aç geçer mi?” diyenlere; çoğu uykuda geçen o 16 saat açlığın, yaz günlerinde oruç tutmaktan daha kolay ve pekala uygulanabilir olduğunu söyleyebilirim.
Bu arada tabi ki bu ideal olan, zorunlu olan değil. Misal, Izabel Goulart da ideal vücutlu bir arkadaşımız. Bilmem anlatabildim mi?
Velhasıl, emeksiz yemek, yemekle de Izabella olunmuyor hemşireler…
Yorum Yapın