Çiziktirikler

Ne Oldum Demeyeceksin (dedi)

Ne Oldum Demeyeceksin (dedi)

Merhaba, ben Gözde Aral Ocak. Derdimi anlatacak kadar Türkçe (bkz. dertler derya olmuş, ben de bir sandal), iyi derecede İngilizce (bkz. İngilizce altyazılı Netflix dizisi izleyen Türk), “anlıyorum ama konuşamıyorum” seviyesinde Almanca ve İtalyanca (bkz. Oya ılık süt iç), İngiltere’de kendisine “raw food nutrionist” denecek kadar da çiğ beslenme biliyorum. Ya ya evet, Ocak sonunda sınıfımı “iftiharla” geçip, diplomamı aldım.…

Bursa’da Zaman

Bursa’da Zaman

Dün Can arabada uyuyunca, fonda İlhan İrem, Zerrin Özer, Ayşegül Aldinç’le turladım sevdiğim yerleri. Meğer Bursa benim için ne çok şeymiş. Mahalle arasında binilen bisikletmiş; okul çıkışı pastaneden alınan kokoymuş; inşaatın birinci katından kuma atlamakmış; stadyumda “23 Nisan’a çıkmak”mış; sokaktan gelen “simiiitçiiee”ymiş; pencereden sallanan sepetmiş; TOFAŞ-Oyak Renault basketbol maçlarıymış; Çiçek Izgara kuyruğuymuş; dedemin çarşıdaki dükkanıymış; Altıparmak @uzaypastanesi’nin karton çantasından çıkan Mabel’miş,…

Sık Sorulan Sorular

Sık Sorulan Sorular

6 aydır kamuya mal olmuş bir beslenme alışkanlığım var. Bu biraz hamilelik gibi. Hamile kadının karnı hamile olmayanların ne kadar ilgi odağıysa (bkz. kaç aylık, kız mı erkek mi, adı ne olacak?), sürüden ayrılanların kursağından geçen her bir lokma da diğerleri için öyle. Hele ki Türkiye gibi canın boğazdan geldiği bir coğrafyada, sofradaki “öteki”ysen; sadece yiyip içtiklerin değil, yemeyip içmediklerin…

Gözde Evine, Yoga Senin Neyine?

Gözde Evine, Yoga Senin Neyine?

 Kazara yogaya başladığımdan bahsetmiştim. 2 kez hocayla birebir çalıştıktan sonra, dün ilk grup dersime katıldım. Fıkra gibiydi: Bir Türk, bir İtalyan, bir Hollandalı, Azeri hocanın yoga dersine girmiş. Bu medeniyetler buluşmasının benim için en zorlayıcı yanı, grubun 2 yıldır birlikte yoga yapıyor olduğu gerçeğiydi. Damdan düşer gibi dahil olmuştum, üstelik bu 3. dersim olacaktı. Olsundu, pilavdan dönenin kaşığı kırılsındı. Çektim…

Anlayamazsınız

Anlayamazsınız

Kendime yazdığım doğumgünü notunda (bkz. ona küçük sürprizler yapın), değişip dönüştüğümden dem vurmuştum. Bilen bilir, tatlı benim yumuşak karnımdı. Düşkünlük, aşk, tutku bu bağı tasvir etmekte yetersiz. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duygu yoğunluğuydu diyeyim. Mesela kafam kadar tahinli-cevizli-vişneli çöreğin yanında dondurmalı sahlep içebilmekti. Annemin komşulara dağıtmasına fırsat vermeden, birkaç saatte aşure tenceresinin dibini görmekti. Gece vakti evde hiçbir şey yoksa,…

İyi ki…

İyi ki…

Bunca sene hep birileri kutlasın diye beklerken, bugün ilk (Cem’den sonra tabi) ben kutlayacağım kendimi: Aferin kız, iyi iş çıkardın! Çok sevdiğim ecnebi ifadesiyle, “so far, so good.” Bu 37 yıl hep “çiçekler-kelebekler” değildi elbet. Depresyon hırkasını forma yaptığın günler de oldu, deli bayrağını çekip “eaaah, yetti gayrı” dediklerin de. Bunca zamanda hayallerini, umutlarını, arkadaşlarını, hatta bazen yolunu kaybettin. Çelişkilerin…

Gözün Gördüğünü Ciddiye Alma

Gözün Gördüğünü Ciddiye Alma

“Korktuğun zaman bil ki, korku da cesaret de aynı çemberin parçalarıdır. Bil ki çember senin içindedir. Demek ki, korkak olduğun kadar cesur olabilirsin. Ne kadar derine düşersen düş, bir o kadar yükseğe çıkabilirsin. Çemberi hatırla. Korkuya tosladığında, felakete uğradığında, çukura düştüğünde tek yapman gereken çemberde geri geri yürümektir; ta ki zıt parçaya ulaşana dek…” Elif Şafak, Şehrin Aynaları. Hayattaki iddialarımdan…