Kendime yazdığım doğumgünü notunda (bkz. ona küçük sürprizler yapın), değişip dönüştüğümden dem vurmuştum. Bilen bilir, tatlı benim yumuşak karnımdı. Düşkünlük, aşk, tutku bu bağı tasvir etmekte yetersiz. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duygu yoğunluğuydu diyeyim. Mesela kafam kadar tahinli-cevizli-vişneli çöreğin yanında dondurmalı sahlep içebilmekti. Annemin komşulara dağıtmasına fırsat vermeden, birkaç saatte aşure tenceresinin dibini görmekti. Gece vakti evde hiçbir şey yoksa, bir paket kakaolu puding (4 porsiyon) yapıp, onu sıcak sıcak hüpletmekti. Kavanoz hızla bitmesin diye Nutella’yı çay kaşığıyla yemekti. Ve nihayet chocofarian havarisi olmaktı.
Şimdi anlıyor musunuz? Anlayamazsınız.
Perşembenin hatrına geriye yaşlı gözlerle bakıyorum, ve fotoğrafta lüp lüp yuttuğum çikolatalı muzlu gözlemeye şu eseri ithaf ediyorum:
Bir kere sevdi Gözde
Şekeri çok olsa da
Yandı tutuştu Gözde
Beyaz unla yapılsa da
Bin kere söylüyorum
Bir kere dinlesene
Bak yine söylüyorum
“Bir tadıver” demesene
Değmez sana değmez
Aşkın öyle çok büyük ki
Kimseye boyun eğmez
Bilmez, kıymet bilmez
Yaran öyle çok derin ki
Kraker onu silemez
Allahtan kork
Sevmekten kork
Başka çaren yok-yok-yok-yok!
Karşıma bir daha çıkma sakın
Bence bu asrın hatası olur
Kendime muzlu pancake bulurum
Ben seni hiç yemesem de olur.

Yorum Yapın