

Ruh hastası olduğum bazı konular var. Anı biriktirmek, yazmak, istatistik, simetri, kayıt tutmak bunların ağa babaları. Hal böyleyken, elime geçtiğinde ölümcül olabilecek şeylerin başında “bebeğimin ilk yılı” defteri geliyor.
Bilenler bilir, bu defterler ilk çocukta, 1-2 icir bicir yazıldıktan sonra kenara atılan şeylerdir. Hormonları allak bullak, uykusuz, süt-çiş-kusmuk-salya deryasında balık olmuş bir Gözde’nin bu defterle neler yapabileceğini ne siz düşünün ne ben anlatayım. Sadece #tbt hatrına, minik bir gerçek kesit için kendisinden destek alalım:
3 yıl önce bu zamanlar…
Canımdan kopan Can, kah gaz sancılarıyla geceyi ayakta geçirmek, kah anasından emdiği sütü fışkırtarak kusmak suretiyle anamdan emdiğim sütü 5 aydır burnumdan getiriyor. O ayın sonunda arka arkaya tam 4 gün kusmuyor. DÖRT! 1 saat içinde 4 kez kıyafetini değiştirdiğim çocuk 4 gündür kusmamış a dostlar! Devlet başkanı olsam o 4 günü milli bayram ilan edeceğim, öyle bir sevinç, öyle bir coşku evde…
Aynı ay, oğlan ateşler içinde yanıyor diye Cem’i işten erken çağırmışım, Can’ın ateşi 38,2’ymiş! 3 gün öncesinde çocuğa ateşi 37,7’yken ateş düşürücü vermişim (şimdilerde ateşi mi var bu çocuğun deyip ölçtüğümde zaten 38-38,5 çıkıyor).
Düşe kalka geliyoruz 9. aya. İnsanlık için çok da fifi, bizim içinse devasa bir adım atılıyor o ay, Can gece emmeyi bırakıyor ve 8 aydır ilk kez kesintisiz 6 saat uyuyoruz. Kafalarımız güzelleşiyor, uyumaktan şişmiş gözlerimize inanamıyor, hemen bayrakları asıyoruz.
1 yıl bitiyor, sayfalar bitiyor, Gözde durmuyor, duramıyor. Tutamıyorlar küçük enişteyi, artık defterin kapağına yazıyor: Can kanepeye tırmanıp iniyor, Can çatal kullanıyor, Can ambulans sirenini taklit ediyor, Can kitap okumaya hevesli (oley), Can kapıları açıyor, Can “Allalla” diyor.
3 yıl geçiyor.
Bugün perşembe, geriye bakıyorum.
Ah canım diyorum, ah balım diyorum.
O toy halime sımsıkı sarılıp saçlarını okşuyorum. Omzumda hönküre hönküre ağlıyor. Çabasını takdir ediyorum. Kendini hırpalama, iyi gidiyorsun diyorum. Sesimi duyamıyor. Kafası ellerinin arasında daha ne yapabilirim diye kendini paralamaktan önünü göremiyor. Ona baktıkça gözlerim doluyor. Bilmiyor ki geriye bakınca insanın içi eziliyor.
Yorum Yapın