Bursa’nın eli yüzü düzgün ilk “cafe”si Siesta’dır (ilk değil, üçüncü diyecekler mesaj atsın, şuradaki iki gıdım havamı söndürmesinler lütfen). Nalbantoğlu Caddesi’ndeki küçük dükkan, soğuk sandviçleri ve nevi şahsına münhasır cheesecake’i ile ilk gençliğimin mihenk taşlarından olmuştur. Cumaları okul çıkışı yazlık tayfasıyla toplanma mekanı, cumartesileri kızlarla dedikodu kazanını fokurdattığımız yerdi orası. Hoşlandığımız çocukları görebilme, kazara onlarla göz göze gelebilme ihtimaliydi Siesta. İşte cheesecake’le fırtınalı ilişkimiz de tam orada başlamıştı. Siesta cheesecake’i, bilinen kalıbın dışında, şimdi yazarken bile tadını damağımda hissettiğim muhteşem peyniri ve vişne jölesi ile ilk aşkın tanımıydı benim için.
Üniversiteye İstanbul’a geldiğimde, benim “taşralı” eski kırığımdan çok farklı olsa da, Kırıntı’nın frambuazlı cheesecake’i de beni esir etti senelerce. 1 hafta damardan verseler hayır demeyeceğim bir lezzetti.
Ancaaak, cheesecake’te hacılık mertebesine erişmem Junior’s Cheesecake ziyaretimle gerçekleşti. O günden sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Ve benim deli kocam, nam-ı diğer Yanlış Cem, yola çıkmadan önce ne yapıp edip (zamanında bizim gittiğimiz dükkan kapanmış, yeni yeri bulup, oraya gitmiş, kapıda kuyrukta bekleyip bir kutu kapmış, bavuluna yerleştirmiş) alkali karısına okyanus ötesinden cheesecake taşımış.
Sonra, “sen bu adama neden aşıksın Gözde?”
Ya nolacağdım?
Diyeceğim şudur ki, insanın önce gönlü alkali olsun. Dünden beri üst üste 3 öğünü sadece cheesecake yiyerek geçirmiş olmak dünyanın sonu değil.
(Bkz. Önemli olan kafada bitirmek)
(Bkz. #hihieved)
Not 1: Hem zaten sadece cheesecake değil, içim bayılmasın diye (Neden? Çünkü içim bayılsaydı daha fazla yiyemezdim) yanında haşhaş ezmesi de yedim-ki o da sağolsun Sema Özpekmezci Sümeli sayesinde keşfetmiş olduğum muhteşem bir lezzet! (Amerikan emperyalizmine karşı yaşasın Konya Bozkır Tahin Dünyası!)
Not 2: Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, bu sefer aşırı tatlı geldi-Allah Allah, aşırı yediğinden olabilir mi acaba Gözdeciim?!
Yok yani daha ilk dilimde de tatlı yoğunluğu fazlaydı. Onu şeetmek için… Neyse.
(Bkz. Kendi kendine konuşana deli derler)
#itirafnoktacom

Yorum Yapın