Çok merak edilen Hashimoto konusuna girmeden önce beslenme hususunda sürüden ayrılanların çoğunun bir rahatsızlık sonucu değişikliğe gittiğini söyleyebilirim. Derdine deva ararken yan yollara sapıyor. Yani aslında kimse keyfinden bırakmıyor tulumba tatlısını, çiğböreği, mantıyı. Motivasyon kaynağın sağlık olunca da, dünya nimetlerine gözünü kapatıyorsun.

10 yıl önce, ömrümün en travmatik 2 yılının sonunda bana hashimoto teşhisi kondu. Önce ilaç dozu bir türlü ayarlanamadı, derken başka doktor yok senin bir şeyin deyip ilacı kesti. Ben kör topal ilerleyip, alternatif beslenme denemeleriyle falan totoyu topladım. 2013’te hamileliğimde, akabinde lohusalıkta benzer hikayeler çıktı. Sonunda tiroid yetmezliği teşhisi ve “olağan şüpheli” bir nodülle, 6 ayda bir endokrinolog kontrolüne giden, Euthyrox mahkumu bir insan oldum ben. Durumu kanıksamıştım, zira doktorum da kanıksamıştı. Bir de Can’la uğraşırken kendimi unutmuştum. Ne zaman ki kafam yerine geldi, kendime yeniden bakmaya başladım, o vakit bir zihin açıklığı geldi. Son kontrolümde “benim iyi beslenmemin olumlu bir etkisi olur mu?” diye hevesle sorduğumda, doktorum ne yaptığımı bile sormadan, “bu gluten meselesini çok abartıyorlar” deyiverdi. #Hihieved diyerek ayrıldım hastaneden.
Son zamanlarda hafiften yoklayan bir kalp çarpıntısı şikayetiyle, doktor kontrolümü 1 ay erkene çektim ve Prof Dr Yeşim Erbil’le tanıştım. Hashimoto olduğumu söyledi. Fakat hocanın deyimiyle, “olabilecek en iyi hashimoto hastası”ymışım. Bu örnek öğrenciliğim, beslenme şeklimden pozitifliğime, egzersiz rutinimden aldığım takviyelere kadar birçok faktörün bileşkesiymiş. “O nedenle sana lazer tedavisi önermiyorum, sen bu işi gayet iyi yönetiyorsun” dedi. İlacımın dozunu biraz düşürdü. Az bulduğu birkaç değer için takviye verdi. Kazara gözünü çıkardığım değerler için “sakin ol şampiyon!” dedi. Magnezyum ve demir takviyesine başlayıp, D vitamini ve B12’yi bir süre bırakmamı önerdi. Bir de Selenyum yazdı. Çünkü #hashimoto .

Yorum Yapın