Cem’le “dolce vita” günlerimizdeydik. Tüm pazar gününü aynı kanepede kahvaltı edip, gazete okuyup, kahve içip, film seyredip, döne döne pinekleyerek geçirebildiğimiz günler… Beraberken o kadar mutluyduk ki, kafamızı bozabilen tek şey, sabahın 6’sında Osmanlı akıncılarını aratacak gümbürtüyle tepemizde koşmak suretiyle bizi uyandıran Kaan’dı. Biz de çocuk olmuştuk, bizim de anamız babamız vardı. Höt dediklerinde otururduk. Çocuktu, yapacaktı elbet. Ama bu nasıl ebeveynlikti? İnsan hiç mi umursamazdı? “Cık cık cık…”tı.

Hande’nin (@hihieved) dünkü paylaşımını görünce aklıma önce Kaan, ardından da 2 sene önce yazdığım şu yazı ve onun 11. maddesi geldi:
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Hayatın belli başlı dönemleri var, kapıların biri kapandı mı bir sonraki açılıyor. Bebeklik-çocukluk-ergenlik bir solukta mezuniyetlere bağlanıyor. Sonra iş görüşmeleri, askerlik, nişandı, nikahtı derken bir bakmışsın çevrendeki bebek nüfusunda bir artış olmuş, o lıkır lıkır yuvarlanan şarapların, buzlu rakıların yerini malt içecekleriyle ılık kayısı hoşafı almış. Akranlarının profil fotoğraflarında “ne iyi ettim de evlendim” modundan, “hoş geldin Pıtır bebek” duygusallığına doğru bir kayma gözlenirken; tam bu noktada aklına düşen “artık zamanı geldi” fikri, biyolojik saatin tik-takları eşliğinde zihninde dönmeye başlamışsa, aramıza şimdiden hoş geldin!
Dönüşü olmayan bu yola girmeden önce “neden kimse bana bunları daha önce söylemedi!” diye isyan etmemen için, aşağıdaki önerileri lütfen bir gözden geçir.
#1 Tekrar tekrar düşün (korkma hemen, gel gel burası boy).
#2 Mümkün olan her işi tek elle yapmaya alış, ihtiyacın olacak. Kollarından biri uzunca bir süre bebeğin hükümranlığında kalacak.
#3 Gazsız bebek yoktur, bebeğin gazını çıkarttırabilen ana-baba vardır. Deneyimli ebeveynlerden gaz çıkartma ve gazı olan bebeği sakinleştirme yöntemlerini öğren (mümkünse bebek henüz anne karnındayken, ve olabildiği kadar çok alternatifin olsun).
#4 “Hamileyken uyuyabildiğin kadar uyu” önerilerine kulak asma. Bünyeni uykusuzluğa/az uyumaya alıştır, gönüllü askerlik yap, 3-5 nöbeti falan tut.

Cem’le “dolce vita” günlerimizdeydik. Tüm pazar gününü aynı kanepede kahvaltı edip, gazete okuyup, kahve içip, film seyredip, döne döne pinekleyerek geçirebildiğimiz günler… Beraberken o kadar mutluyduk ki, kafamızı bozabilen tek şey, sabahın 6’sında Osmanlı akıncılarını aratacak gümbürtüyle tepemizde koşmak suretiyle bizi uyandıran Kaan’dı. Biz de çocuk olmuştuk, bizim de anamız babamız vardı. Höt dediklerinde otururduk. Çocuktu, yapacaktı elbet. Ama bu nasıl ebeveynlikti? İnsan hiç mi umursamazdı? “Cık cık cık…”tı.

Hande’nin (@hihieved) dünkü paylaşımını görünce aklıma önce Kaan, ardından da 2 sene önce yazdığım şu yazı ve onun 11. maddesi geldi:
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Hayatın belli başlı dönemleri var, kapıların biri kapandı mı bir sonraki açılıyor. Bebeklik-çocukluk-ergenlik bir solukta mezuniyetlere bağlanıyor. Sonra iş görüşmeleri, askerlik, nişandı, nikahtı derken bir bakmışsın çevrendeki bebek nüfusunda bir artış olmuş, o lıkır lıkır yuvarlanan şarapların, buzlu rakıların yerini malt içecekleriyle ılık kayısı hoşafı almış. Akranlarının profil fotoğraflarında “ne iyi ettim de evlendim” modundan, “hoş geldin Pıtır bebek” duygusallığına doğru bir kayma gözlenirken; tam bu noktada aklına düşen “artık zamanı geldi” fikri, biyolojik saatin tik-takları eşliğinde zihninde dönmeye başlamışsa, aramıza şimdiden hoş geldin!
Dönüşü olmayan bu yola girmeden önce “neden kimse bana bunları daha önce söylemedi!” diye isyan etmemen için, aşağıdaki önerileri lütfen bir gözden geçir.
#1 Tekrar tekrar düşün (korkma hemen, gel gel burası boy).
#2 Mümkün olan her işi tek elle yapmaya alış, ihtiyacın olacak. Kollarından biri uzunca bir süre bebeğin hükümranlığında kalacak.
#3 Gazsız bebek yoktur, bebeğin gazını çıkarttırabilen ana-baba vardır. Deneyimli ebeveynlerden gaz çıkartma ve gazı olan bebeği sakinleştirme yöntemlerini öğren (mümkünse bebek henüz anne karnındayken, ve olabildiği kadar çok alternatifin olsun).
#4 “Hamileyken uyuyabildiğin kadar uyu” önerilerine kulak asma. Bünyeni uykusuzluğa/az uyumaya alıştır, gönüllü askerlik yap, 3-5 nöbeti falan tut.

Cem’le “dolce vita” günlerimizdeydik. Tüm pazar gününü aynı kanepede kahvaltı edip, gazete okuyup, kahve içip, film seyredip, döne döne pinekleyerek geçirebildiğimiz günler… Beraberken o kadar mutluyduk ki, kafamızı bozabilen tek şey, sabahın 6’sında Osmanlı akıncılarını aratacak gümbürtüyle tepemizde koşmak suretiyle bizi uyandıran Kaan’dı. Biz de çocuk olmuştuk, bizim de anamız babamız vardı. Höt dediklerinde otururduk. Çocuktu, yapacaktı elbet. Ama bu nasıl ebeveynlikti? İnsan hiç mi umursamazdı? “Cık cık cık…”tı.

Hande’nin (@hihieved) dünkü paylaşımını görünce aklıma önce Kaan, ardından da 2 sene önce yazdığım şu yazı ve onun 11. maddesi geldi:
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Hayatın belli başlı dönemleri var, kapıların biri kapandı mı bir sonraki açılıyor. Bebeklik-çocukluk-ergenlik bir solukta mezuniyetlere bağlanıyor. Sonra iş görüşmeleri, askerlik, nişandı, nikahtı derken bir bakmışsın çevrendeki bebek nüfusunda bir artış olmuş, o lıkır lıkır yuvarlanan şarapların, buzlu rakıların yerini malt içecekleriyle ılık kayısı hoşafı almış. Akranlarının profil fotoğraflarında “ne iyi ettim de evlendim” modundan, “hoş geldin Pıtır bebek” duygusallığına doğru bir kayma gözlenirken; tam bu noktada aklına düşen “artık zamanı geldi” fikri, biyolojik saatin tik-takları eşliğinde zihninde dönmeye başlamışsa, aramıza şimdiden hoş geldin!
Dönüşü olmayan bu yola girmeden önce “neden kimse bana bunları daha önce söylemedi!” diye isyan etmemen için, aşağıdaki önerileri lütfen bir gözden geçir.
#1 Tekrar tekrar düşün (korkma hemen, gel gel burası boy).
#2 Mümkün olan her işi tek elle yapmaya alış, ihtiyacın olacak. Kollarından biri uzunca bir süre bebeğin hükümranlığında kalacak.
#3 Gazsız bebek yoktur, bebeğin gazını çıkarttırabilen ana-baba vardır. Deneyimli ebeveynlerden gaz çıkartma ve gazı olan bebeği sakinleştirme yöntemlerini öğren (mümkünse bebek henüz anne karnındayken, ve olabildiği kadar çok alternatifin olsun).
#4 “Hamileyken uyuyabildiğin kadar uyu” önerilerine kulak asma. Bünyeni uykusuzluğa/az uyumaya alıştır, gönüllü askerlik yap, 3-5 nöbeti falan tut.

#5 Soğuk ve hızlı yemeye, hatta uzun süre aç durmaya (kahvaltıyı öğleden sonra yapmak da bir çeşit brunch sayılır, tadını çıkar) hazır ol. “Oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın” gibi bir durum değil beslenme. Öncelik hep bebenin, bebek açsa huzur yok.
#6 Eşini çok ama çok sevdiğinden emin ol. “Yok yea pek de hastası değilim aslında” diyorsan (Bkz. #1)
#7 Sırtını, belini, boynunu, kollarını güçlendir. Muhtaç olduğun kudret ahan da tam oralarda yatıyor. Sonra vay bileğim sakatlandı, of belim tutuldu, ya bu sırt ağrısı neden geçmiyor deme.
#8 Gereğinden fazla titiz olma. Zira uzunca bir süre zamanlı-zamansız üzerine kusacak, işeyecek ve kıyafetini değiştirmene fırsat vermeyecek bir canlıyla yaşayacaksın. (Bkz. Aman canım onun çişinden nolur ki ekolü)
#9 Her işi peşinden atlı kovalıyormuş gibi yapma fikrine ısın. Bunun için antrenmanlara başla. Mesela yemeklerde çatalla vakit kaybetme, çala kaşık dal, merak etme zaten sen başlayana kadar her şey soğumuş olacak.
#10 Büyükçe bir kürek edin. “Çocuk uyuduğunda sen de uyu” ya da “aaa kucağa çok alıştırmışsın” diyenlerin ağzına ağzına vur o kürekle.
#11 Çocuğu olan kimseyi kınama. Karma mı dersin, Allah’ın tokadı mı bilmem ama; o burun kıvırdığın, ayıpladığın, parmak salladığın, gülünç bulduğun hallerin tümüyle sınanacaksın.
İmza: Hastanede yerleri yalayan, parkta kum yiyen, restoranda çığlık atan, misafirliğe gittiği evde doğal afet etkisi yaratan çocuğun annesi.
#12 Bu maddeye kadar okumana rağmen hala vazgeçmediysen, dönülmez akşamın ufkundaysan, unutma, “tek çocuk hiç çocuktur”, bari ilkini yaptıktan sonra korun-en azından akli melekelerine yeniden kavuşana kadar.
#13 Evet, doğurmakla ana olunmuyor. Ama sadece seni doğurduğu için bile annene minettar ol. Hayatın boyunca kimse, seni tanımadan-hatta görmeden-senin için öyle bir acıya katlanmaz (Bu sonuncusu için bebek istiyor olmak şart değil).
#AOBAçocuk #AOBAitirafnoktacom

Yorum Yapın