“Alkali beslenmek istiyorum, nereden başlamalıyım?” diyenleri böyle alalım:

1. Su için. Öyle böyle değil, “ama iyi içtik, çok güzel içtik” diyecek kadar için. Özellikle yazın ve spor yaptığınız günlerde, her 20-25 kg. vücut ağırlığı için günde 1 lt. su (mümkünse alkali su-mutluluğu uzaklarda arama, 1 lt. suya yarım çay kaşığı karbonatı karıştır, oldu sana alkali su, ya da sık limonu içine, hop yine alkali) ideal. Sabah uyanınca, yatmadan önce, yemeklerden 1 saat öncesi ve 2 saat sonrası en uygun vakitler.

2. Önce “gerçek kötüler”den arının. Şeker ve şeker ihtiva eden her şey, asitli içecekler, alkol, kahve, tüm hazır soslar, paketli gıdalar, unlu her şey, ve olabiliyorsa gluten. Zorlayıcı bir liste, evet. Ama yavaş yavaş birer ikişer bırakmak bile kârdır. Ben radikal bir şekilde bir anda hepsini bıraktım. Ama kahve ve şeker dışında diğerlerini zaten pek tüketmezdim. Kendimce düzenimi oturttuktan sonra da %20-%80 prensibiyle sınırlarımı esnettim.

3. Yediklerinizi dengelemeyi öğrenin. İlla ki et yiyecekseniz, onun ağırlıkça 3-4 katı kadar çiğ sebze yemeye gayret gösterin. Tabağınızın %80’i alkali olduktan sonra kalan %20 tolere edilebilir oluyor. Bir fincan kahve içtiyseniz, ekstra 3-4 bardak suyla destek olun bedeninize.

4. Sebze yiyin. Peki nasıl? Olabildiğince çiğ, gitmediği noktada buharda az yumuşatılmış halde, hadi onun da olmadığı yerde, sebzenin milliyetini unutacak kadar pişirilip, zulüm görmediği zeytinyağlıları tercih edin.

5. Yapabiliyorsanız sebze suyu içmeyi deneyin. Bir anda yemyeşil koca bir bardakla başlamayın. Sevdiğiniz tatları ılımlı miktarlarda karıştırıp, ufak ufak alıştırın damağınızı. Ve tadı çok kötü bile gelse, “sebze suyu mu, kemoterapi mi?” diye bir düşünün, bak nasıl lezzetli oluyor o zaman.

6. Sofra tuzu yerine Himalaya ya da kaya tuzu tercih edin. Sofrada öğütme tuzları artık her yerde.

7. İnek sütü ve ürünleri yerine keçi-koyun-manda sütünü ve ürünlerini tercih edin. Bunların da iyisi badem sütü, hindistan cevizi sütü. Üstelik hazır almanıza gerek yok, evde yapılabiliyor her ikisi de.

8. Tavuk nolur yemeyin. Avuç avuç antibiyotik içmek gibi bir şey. Gözünüzü seveyim, rahat bırakalım şu hayvanları artık.

9. Akşam yemeğini mümkün olan en erken vakte (17.00-18.00) çekin, hatta yapabiliyorsanız haftada 1-2 gün akşam yemeğini kaldırın. Buna geçişi de smoothie’lerle, sebze sularıyla yapabilirsiniz. Sindirim sisteminin şalterini bu saatlerde indirince, bedeninize kendine iyi davranabilmesi için fırsat tanımış oluyorsunuz. Ve akşam yemeğini olabildiğince hafif tutun. Kısaca, aç yatın.

10. Günün en büyük öğünü 11.00-16.00 arasında olsun. Kahvaltıdan sonra bütün günü aç geçirip, gece ağır bir yemek yemek feci bir şey.

11. Beslenmenizde meyvelerin oranı %15’i geçmesin. Vakit olarak, aç karnına, yemeklerden en az 2 saat sonra, ve 16.00’dan önce meyve yemek ideal. Meyve salatası tercih etmeyin. Meyvelerin sindirim süreleri farklı olduğundan, aynı öğünde tek çeşit meyve tüketmek en temizi.

12. İyi yağlar şişmanlatmaz. Sızma zeytinyağı, sade yağ, hindistancevizi yağı, yağlı tohumlar dostlarımız. Onları sevin, öpün, hüpletin. Yağı yakmadan, yemeklere sonradan ekleyin-evet, zeytinyağı boca edip yaldır yaldır soğan kavurmak yok artık.

13. Sağlıklı diye hiçbir şeyin gözünü çıkarmayın. Her şeyin fazlası zarar. Yeniliklere kademeli geçiş yapın. Bu yeni düzene adapte olabilmesi için bedeninize zaman tanıyın.

14. Tüm bunları bir anda uygulamaya çalışıp yılgınlığa kapılmayın. İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, kurşun kalem kullanmak serbest, 0,5 uç alışverişi yapmak yok.

Hadi selametle…

 

Yorum Yapın