

Çocukluğunu yaz, roman olsun deseler-ki neden desinler-adı hazır: “Hiç Unutmam, Bir Gün Yine Şişmanım” Boğazımla amansız mücadelem daha bebekken başlamış. Sadece anne sütüyle ayda 1,5 kg alırmışım. Bebek tombikliğinin üzerine dillere destan iştahım eklenince, gürbüz çocukluk alınyazım olmuş. Boyum da sadece Kuzey Avrupa standartlarında normal kabul edilebileceğinden, garson boy kıyafetlerle tanışmam daha ilkokul yıllarına rastlamış. Hikayenin -miş’li geçmiş zamanı bittiğinde,…


Cem’le “dolce vita” günlerimizdeydik. Tüm pazar gününü aynı kanepede kahvaltı edip, gazete okuyup, kahve içip, film seyredip, döne döne pinekleyerek geçirebildiğimiz günler… Beraberken o kadar mutluyduk ki, kafamızı bozabilen tek şey, sabahın 6’sında Osmanlı akıncılarını aratacak gümbürtüyle tepemizde koşmak suretiyle bizi uyandıran Kaan’dı. Biz de çocuk olmuştuk, bizim de anamız babamız vardı. Höt dediklerinde otururduk. Çocuktu, yapacaktı elbet. Ama bu…


Kutlu Star Wars Haftası etkinlikleri bu akşam sinemaya gitmemle tavan yapacak kısmetse. 3 yıldır kayınbiraderimle gelenekselleşen ritüelimizi (filme girerken ıvır kıvırlı donmuş yoğurt almak) bu sene benim detoks sabote edecek. Yer mi Anadolu çocuğu? Hayır! Hafta başında yaptığım tatlı light side kurabiyelerinden de yiyemeyeceğimden, tuzlu ve detoksa uygun bir çözüm düşündüm. Light Side kurabiyesi yapıp da dark side’ı boynu bükük…


Bir “Neye Niyet, Neye Kısmet” ile daha karşınızdayım. Mutfak, sen planlar yaparken çıkan alakasız yemeklerdir diye boşuna dememişler-dememişler evet, şimdi ben uydurdum. Dün, 7 sene önce liseden elcağızımla mezun ettiğim iki öğrencim gelecek diye önceden denediğim bir tarifimi yapmak üzere işe koyuldum. #AOBAgingerbread gıybetle iyi gider dedim. Sade yağım yetmeyip, dut kurusu da bir gıdım kalınca, detokslu ağzımla inovatif hareketlere kalkıştım.…


Dünkü 21 günlük detoks havadisiyle beliren ani coşku, yerini gergin bekleyişe bıraktı. Kafalar karışık, ufak çaplı bir infial yaşanıyor, ve kulaktan kulağa aynı soru fısıldanıyor: Peki ne yiyeceğiz? Şimdi şu noktada anlaşalım gencolar, amaç yemekten ziyade yememek. Hal böyleyken, uzak durmaya çalıştıklarımızdan geriye kalanlar da pekala bizi yaşatır. Ben son dönemde mide yanmasıydı, Can’ın hastalıklarıydı, kış moduydu derken rafine olmasa…
Instagram’ı sırf, kafayı benim kırdığım noktalardan çatlatmış olanlarla yolumu kesiştirdiği için bile seviyor olabilirim. Ne tatlı insanlar tanıyorum bu sayede. Aferin Insta! Bu tayfadan biri çıkıp “ben kuyuya bir taş atsam diyorum” dedi mi, diğerleri “ben de!” “ben de!” diye ardından geliyor. Hop, oldu mu sana sinerji! Önceki gün @antinkuntinlezzetler yeni yıla kadar 3 haftalık bir arınma yapacağını söyleyince @sebosmodernlife ile hemen “ne yemiyoruz…


Çocuk kafası diye bir şey var. Yetişkin olma yolunda taktığımız at gözlüklerimiz ve kendimize koyduğumuz sınırlarımız bizi bu kafadan zamanla ayırıyor. Halbuki arada aç algı kapılarını karşılıklı, bir ceryan yapsın, bir ferahla, bak nasıl iyi gelecek. Geçenlerde evin erkekleri oynarken şöyle bir diyalog geçti aralarında: Can: Baba hadi döneliiim! Cem: Oğlum başımız döner, düşebiliriz. Can: Düşersek kalkarız baba. Çocuk değil,…


Bir Nar crumble kolay yetişmiyor hanım. Yenisini alınca eskisini ivedilikle sıpıtma isteği bende biraz baskındır. “Yine ne icat çıkardın başımıza?” dediğiniz olur olmadık denemelerimin çoğunda, ya az daha beklese bozulacak, ya da yeni gelene yol açması için tüketilmesi aciliyet gerektiren malzemelerimi kullanıyorum. Ve bazen bu malzemelerle öyle abuk kombinler kuruyorum ki, sağ ve sol omzumdaki iki gurme melek koalisyon kurup,…